Duende ne demek?

Rüya’nın yandaki fotoğrafını Jale Halası yeni çekti. Bloga aktarınca görüntü kalitesi biraz bozuldu ama olsun ne yapalım. Rüya bu fotoğrafa televizyondaki bir banka kartı reklamından etkilenerek ‘Hayat Maksimumda’ fotoğrafı diyor. Bu pozu yakalamak için sahilde dakikalarca zıpladı durdu. Aslında bu fotoğraf bu kredi kartı ruhundan çok ötelerde onun içindeki  bu günlerdeki  bambaşka birşeyi anlatıyor bence. O bunun pek farkında olmasa da. Onun içindeki ‘duende’ var bu fotoğrafta. Resmin detaylarında yüzündeki hislerde bunu anlamak daha da kolay. Bugünlerde yazlıkta anneannesinin yanında kalıyor Rüya. Orada çok sıkı bir arkadaş tayfası var. Sabah evden çıkıp, yemek aralarını saymazsanız gecenin 10’nunda eve dönüyor. Bir Bilfen çocuğu için bu kadar uzun oyun saati muhtemelen onun içindeki duende’yi açığa çıkarıyor. Her hafta sonu için arkadaşlarıyla yazlığın amfisinde sunmak üzere bir gösteri hazırlıyorlar.

Çocuklukta sanırım insan kendi duendesi ile çocukluğun verdiği naiflik sayesinde daha kolay buluşabiliyor. Yaşlandıkça sıradan hayatın aslında pek çoğu hayatın gerçek ruhundan oldukça uzak gaileleri, kredi kartlarının borçlarını ödeme yükümlülükleri bizleri biraz duendemizden uzaklaştırıyor.

Yahu nedir bu Duende diyeceksiniz belki bazılarınız. Benim gibi İTFTT da Fiesta adlı oyunda çalışmış eski dostlar anımsarlar bu sözcüğü. İspanyol Yazar Lorca’nın ortaya attığı bir kavram bu. Aslında tanımı da en az ve en zor yapılan şeylerden birisi. Kişiden kişiye tanım da değişebiliyor.

Örneğin Ferhan Özpetek onu insanın doğuştan getirdiği ve sonradan edinemeyeceği fazladan vitesi gibi tanımlıyor. Ona göre ancak bazı insanlarda olan birşey Duende.

Ben buna pek katılmıyorum. Ben duendeyi biraz hayatın gerçek nehrinin ruhuna yakınlaşma gibi görüyorum. Hayat aslında biz insanların hiçbir zaman yönetemeyeceği içinde umutlar, mutluluklar, hayal kırıkları, başarılar, utançlar, acılar ve en önemlisi ÖLÜM olan her saniye bize süpriz yapıp tüm planlarımızı altüst edebilecek son derece esrik bir nehir. Ben kendi ruhumuzun bu esrik hayat nehrinin ruhuna en yaklaşık yaşadığımız zamanların en duendesi bol zamanlar olduğuna inanırım. Aslında hiçbirimizin sürekli başaramayacağı hayatı dolu dolu yaşama da biraz buna denk geliyor.  Bence hepimizde az ya da çok duende var. Dönem dönem duendemiz artar veya azalır. Ne yazık ki modern yaşam ‘hayat maxiumumda’ felsefesiyle bizlerde sanki güçlü bir kredi kartıyla tüm hayatı yönetebileceğimiz hayatın patronu olabileceğimiz gibi bir yanılsama yaratıyor. Hayatı sanki ölümsüzmüşüz gibi yaşarız. Daha doğrusu sayılı günlerimiz hiç bitmeyecekmiş gibi bir sanal cesaretle hoyratça harcar dururuz. Aslında bizlere büyük bir hediye olarak sunulmuş sınırlı sayıda olan günümüzü hayatın nehrinin ruhuna yaklaştırmaya değil de bizde bu yanılsamayı yaratan gizli patronlara farkında olmadan hediye etmemize neden olur bu. Hayatın herşeyini yönetebileceğimize dair bu garip insanoğlu kibiri, modern hayatın köleliği duendemizi köreltir gider.

Oysa yaşam sonsuz değildir. Ölüm sanırım bize yaşamın tadını en iyi anlatan şey olsa gerek. İnternetten bulduğum şu alıntı hoşuma gitti açıkçası  Lorca diyor ki : Duende, ölüm olasılığını görmezse yaklaşmaz bize,ölümün evini dolaşacağına tam olarak inanmazsa bize yaklaşmaz.

Neyse biraz araştırın bakın bakalım, siz duende’yi nasıl tarif edeceksiniz. Kendi duendenizin durumu konusunda ne düşüneceksiniz?

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Duende ne demek? için 7 cevap

  1. Nurhan der ki:

    Ridvan hocam, bu terimin ne olduğunu soracak olan bazılarından biriyim.Ancak yazının okunması tamamlandığında ” hayatın tadını çıkarma” ile “kaderin yaşattıklarını karşılama, basedebilme” arasında, “tatlı-acı hepsi bize” gibi ve hatta ‘Nirvana’ terimini düşündürdü.Ne dersin?Tabii Google’layacagim.Bilfen’e Buda’yi kaydettirseydi ebeveyni, Nirvana yerine Üsküdar Amerikan olurdu bence.Sevgilerimle.

    • admin der ki:

      Sevgili Nurhan,
      Aslında Bilfen ile ilgili söylediklerim yanlış anlaşıldı. Bilfen’in eğitimiyle ilgili hiç bir sorunum yok. Hatta kızımın ortaokulu bitirdiğinde İngilizceyi artık konuşur halde olacak olması hatta çatpat da Fransızca konuşuyor olacak olması çok hoşuma gidiyor. Benim üzüldüğüm ülkemizdeki eğitim sisteminin gittiği garip yer. İyi okuldaki öğrenciler için güngeçtikçe sıfır yanlışa doğru giden garip bir seçiciliğe gidilirken, diğer yandan milyonlarca çocuğumuz doğru dürüst eğitim almıyorlar. Eğitimde eşitlik neredeyse yok oldu gitti. Benim gibi evine en yakın ilkokula gitmiş, dersane nedir bilmeyen kuşak için bugidişat biraz garip.

      • Nurhan der ki:

        Bence Bilfenle ilgili yanlis anlasilan bisey yok zira “sistem buysa damardan yapariz” yaklasimiyla cocuklarin hosafini çıkarıyorlar.Bes gün okul yetmez eve de bir sürü ödev, o da yetmez, cumartesi de yarim gün kursa gelsin, o da yeterli değil bir de bizim Biltest dersane var oraya yazdırın.Ha diyebilirsin madem boyle, birini yolladın ikinciyi ne demeye yolluyosun?E dediğin gibi egitimi iyi diyoruz yolluyoruz.Her hafta listeyle sinav sonucları asılıyo, kim kimi gecti, kaçıncı oldu.Arkadas kalabilmeleri, psikopat olmamaları işten değil aslında.
        Duende de cevrilemeyen ender kelimelerdenmis bu arada.
        Sevgilerimle.

  2. MELTEM NAZ KURUOĞLU der ki:

    Rıdvan
    Sen Lorca dan bahsedince aklıma mecburi hizmette konservatuara girme hevesim geldi. Kadıköy Haldun Taner in önündeyim. Sınava hazırlanmak için bilgi almaya geldim. Elimde Lorca nın sanırım 8-9 sayfalık bir oyunu. “Don Perlimplin in Belisa ya aşkı ” 50 kere okumuşum…. Yaşım 26 ..Benim gibi bekleyenler var.. 20-21 yaşlarında…Ben doktorum ya çok yaşlı hissediyorm kendimi…Bolca ölüm yaşamışım ya yaşamlarla beraber…Gene de birine yaklaşıp sordum : Sizce bu iyi bir seçim mi?
    “Fena değil “diye cevap verdi genç ama tecrübeli delikanlı. “Zaten tek yapmanız gereken Yıldız Hanım a beğendirmek kendinizi” “Yıldız Hanım? ” “Yıldız Kenter canım ”
    Öyle bir hızla kaçmıştım ki korkum bile yetişememişti bana…
    İyi ki doğmuşsun…İyi ki tanımışım seni…

    • admin der ki:

      Meltam,
      Bahsettiğin oyun benim Fİesta dediğim oyunun önemli bir parçasıydı. Ben de orada Cocoliche’yi oynamıştım.Önce Pemra sonra Arzu Akalın Belisa’yı oynamıştı. Meltem Yalçın ise Markolfa Dadı idi.
      Peki DOn Perlimplin kimdi dersin? Çağrı Kalaça. Aynı oyunda AHU Erdal Koç da vardı.Gördüğün gibi o oyun tiyatrocu değil ama bolca AHU çıkarmış durumda. AHU luk kaderimizmiş ne yapalım:))

  3. Emrah der ki:

    Duende hepimize o zaman. Düğün gibi geldi bana. Hayatla gelen düğün Bayram mı diyelim? bilfen değil asri hayat duende düşmanı olsa gerek. Hatta bilfen elinden geldiğince kanalları acmak ister ama sonuçta SBS de top çekmek kaydı ile…

Yorumlar kapalı.